3 Ocak 2010 Pazar

Yürekte boşluğu çok büyük, ama yeri hep sıcacık kalacak.




Hayat bana hiç adil davranmadı diyebilirim maça eksik kadroyla başlattı yenilgilerimi her seferinde yüzüme tokat gibi vura vura yıprattı sürekli.Dizlerim ellerim yara bere içinde her seferinde ayağa kalktım ama izlerini kimse silemedi,ve benden başkasıda bunu farkedemedi sanırım.Aklıma yaşanılanlar geldikçe bunları başkası yaşamış gibi bedenimden ayrılıp başkasını dinliyormuş gibi oluyorum sanırım ben böyle yaparak kaçış kapısını bulmuşum .

Hayatımı tulum gibi ters yüz eden o günü anlatmaya çlışacağım ama kapının aralığından her an kaçabilirim .

Benim çocukluğum Ankara da geçti.Beş abim(aslında altıymış biri vefat etmiş )bir ablam vardı.Babam tapu müdürüydü yani memurdu.Bu kalabalık ev halkını rahat yaşatabilmek için didinir dururdu ve tam bir beyefendiydi.ADAM GİBİ ADAMDI .Takım elbisesi ütülü ,gömleği kolalı ,ayakkabıları hep pırıl pırıldı.Annem ona itinayla bakardı.Ben onların hiç önümüzde yüksek sesle tartıştığını görmedim odalarından bazen kızgın cıktığı olurdu babamın ve kapıyı çekip hiç birimize bişey demeden çıkıp giderdi ve elinde ya dondurmalar yada pişmaniyelerle dönerdi canım benim .Hala hatırlarım annem onu kapıda uğurlarken çeketinin omuzlarını elbise fırçasıyla fırçalar,ayakkabılarını siler ,bağcıklarını bağlardı veee yanaklarına öpüçüğünü kondurup hadi hayırlı işler der uğurlardı.Ama genelliklede birşey sipariş vermeyi unuttuysa arkasından bağırırdı.Babamın adı Raif di ve annem bu huyu yüzünden mahallede babama lakap taktırmıştı.Çünkü bir gün gene unuttuğu bişeyi sonradan taşındığımız evin 5. katından Raiffff şeker Raifff demesiyle mahallade duymayan kalmamıştı.Şeker Raif ne komik ama hakikaten şeker gibi bir adamdı o rahmetli nur içinde yatsın.Tipi biraz Rauf Denktaş a benzerdi.Bir gün kalbi sıkıştı ve hastaneye kaldırıldı artık eve cıkabileceğini öğrendiğimizde onun için hazırlanmış yatağın kenarında annem oturmuş bana nasihat veriyordu bak ;baban gelince sinirlendirmek yok ,onu üzmeyeceksin diyordu haklıydı çünkü ben çok yaramaz bir kızdım.Neyse ben uslu duracağımın sözünü verdikten sonra aniden kapı çaldı ve kapıdaki akrabamız içeri girmeyeceğini annemi almaya hastaneye götürmeye geldiğini söyledi ama annem onun yüzündeki ifadeden babamı bir daha eve getiremeyeceğimizi onu kaybettiğimizi anlamış olsa gerekki bayıldı.O gün ilk travmamı yaşadım yarı bilinçli yarı bilinçsizdi ama çok sevdiğiniz bir yakınınız canınız yok olmuştu ve ölümün nasıl bir şey olduğunu kavramak ilk okul çağında bile zordu.Evdekilerin yoğun üzüntüsü yüzündende beni köşelerde unutup her kez kendi acısını yaşamaya çalışıyordu.Yoğun yaşanan acıyı tek başıma kavramaya ve kanayan dizlerimi ellerimi silip ilk defa ayağa kalkmaya çalışmam işte bu yaşlarda oldu. Ben birinci sınıftatım.Çocukluk işte yaraların üzeri daha çabuk kabuk tutuyor tabi bunu dahada yaramaz olmama borçluyum heralde .Bir gün okula bir kadın ve bir adam geldi hademe eşliğinde müdür odasına çağırıldım ve bana hayatımda almadığım kadar fazla bir miktar haşlık verdiler ve ben koşarak anneme geldim verdim ama annemin suratını hala hatırlarım yıkıldı sanki ,sinirden kendini kaybetti bu olayda bir daha okulda yaşanmadı ama aynı kadın eve gelip gitmeye ve bana hediyeler getirmeye saçlarımı okşayıp öpmeye başlamış ve o gidincede annemi tanıyamayacak kadar değişmiş olduğunu görüyordum.O kadın gelip gittikce evde huzurum bozuluyordu çünkü annemin bana davranışı sertleşiyordu ve sürekli anlam veremediğim şeyler söyleyip sinirleniyordu.Bana getirdiği oyuncaklarıda o gidince hep kilitli duran odasına kaldırır hiç oynatmazdı.Bir seferinde bana çok güzel sarı saçlı bir bebek getirmişti ve oynayamadan gene elimden alınmış ve odaya kaldırılmıştı.Bir gün kahve içmek için karşı komşuya geçmişti annem ve kapıyıda kilitlemişti üzerime ,hemen geleçeğini söyleyip.Bende balkondan bakarken onun yatak odasının penceresinin acık olduğunu görünce aklıma tek birşey geldi o odada biriken bana gelen oyuncak hediyeler.Önce bir durum değerlendirmesi yaptım balkonun kenarına çıkıp uzandım ve içerdeydim. Gardolabının içindeydi orda durup sarı saçları mavi gözleriyle bana gülümsüyordu onu kucakladım ,öptüm sevdim kabarık elbisesini incelerken birden yatak odasının kapısının acıldığını gördüm annem kapıda durmuş mavi gözleri kocaman olmuştu bayılmadan önceki son sözü buraya penceredenmi girdinnnnn oldu ve bayıldı.Yaramazlıklarımla onu bu hale sık sık getirdiğim için alışıkdım hemen az önce kahve içtiği komşumuza koştum beraber ayılttık annemi ama o günü hiç unutmadık ve alınan tetbirlerde arttı tabi evde.Çocukluk işte bir seferindede yine evde kilitliydim beni her yere götürmezdi yaramazlık yapıyormuşum diye. Balkondan bakarken yine karşı komşumuzun kızı YANİ İSİM ADAŞIM da evde yanlızdı beni çağırdı ama kapı kapalı ve evde beni oraya yollayacak kimse yoktu.İkimizin balkonu arasında merdiven penceresi vardı demirli ben demirlerden karşıya tutunarak tam geçerken abilerimden biride eve öğlen yemeğine gelmişti ve merdivenleri cıkarken pencerenin dışında maymun gibi tutunmuş bendenizi görünce onunda yüzü bembeyaz olmuştu ,kolay değil beşinci kattaydık ,ve ben pencerenin asla olmamam gereken tarafında sırıtarak ve korkmuş vaziyette ona bakıyordum , beni tatlı sözlerle camdan balkona aldıktan sonra yediğim tokatı hala unutmamışımdır ama şimdi dönüp bu yaşta bakınca o tokat azdı bence düşüp ölebilirdim yani ne gözü karaymışım kendime inanamıyorum ; şimdi çık oraya deseler mümkün değil aşağıya bakamıyorum bile.
Annemin migreni vardı sık sık başını apaçilergibi bağlayıp sıkardı ilaç alıp yatardı bende kapının arasına terlik koyardım kapanmasın geri gelince eve girebileyim diye sokağa özgürlüğe koşardım çünkü bana sokağa cıkıp oynamak nedense yasaktı ve o uyuduğunda eğer kapıyı kilitlemeyi ağrısından unutursa bu yolla bu yasağıda delerdim ama öğle kendimi kaybederdimki annemin sesi feryadı Berrinnnnn diye çığlık çığlığa çağırmasıyla bu ses beni kendime getirirdi ve kendime yakalanmadan dönemediğim için önce ben kızardım sonra yukarda paşa paşa dayağımı yerdim ama sokağa çıkmaya değerdi o dayaklar bile bunu bu yaşımda bile böyle kabul ediyorum.Yine yapardım yani.Haksızlıkdı bu oynayan çocuklara yukardan imrenerek bakardım onlarda sanki başka oyun oynanacak yer yokmuş gibi bizim balkonun altını secerlerdi, bazen seyreder bazende kıskanır kafalarına su dökerdim tabii hemen kapıda bitiverirlerdi beni şikayete.O yaşlarda nerden esinleniyordumsa sesim güzelmiş diye hep bana şarkı söyletirlerdi bende utanırdım ya kapının arkasında yada masa altında şakırdım bundanda büyük zevk alırdım halada şarkı söylemeyi severim ama masa altlarına sığmam hayal tabii.Genelde evde kapı üzerime kilitliyken tek başıma oyun oynarken bir eski radyolardan vardı televizyonumuz yoktu o radyoyla ezberlerdim o şarkıları ,şarkıcılık oynardım .Şarkıcılarıda Ankara da gençlik parkı vardır içinde gazinolar vardı ve halk günlerinde ,kadınlar matinelerinde, şimdiki ünlülerin çoğunu izlemiştik orda.O günleri çok özlüyorum.

İşte böyle bir 12 yıl yaşadım ve o hafta aniden eve evlenip başka şehirlere yerleşen abilerim, ablam ,onların eşleri çocukları akın ettiler ev tıka basa doldu.Bizim ev böyle toplanmaları bir düğünlerde birde cenazelerde yaşardı.
Ben herkezin bir arada olmasından mutluydum ama normal olmayan şeylerde yaşıyordum
mesela saçlarım belime kadar uzundu ve hiç açık gedirmezlerdi hep sıkı sıkı örülürdü ama o hafta hem istediğimi giydim hem saçlarım acık gezdim hemde her zamankinden fazla ilgi vardı üzerimde .birşeyler normal değildi anlamaya çalışırken o kara basan gün geldi ve
o hep cekindiğim korkuyla karışık bir okadarda sevdiğim subay olan abim beni çağırdı yanına ve gel bakalım senle ikimiz şu odada biraz konuşalım bakalımmmm dedi ve omuzumdan tutarak odaya sokup kapıyıda kapattı.Bu onunla yanlız kalma fikrini sevmemiştim çünkü yaramazlıklarımın sorgusunu bizzat bu odada kendisi yapardı ve gerekçelerim onu tatmin etmezse tokatı basardı bir daha yapmayacaksın diye bağırırdı.

Neyse ben sessiz ve ürkek beklemeye başladım ne olacak ,ne yapacak bana diye uzun sürmedi o kendinden emin bir sesle konuşmaya başladı
-bu odaya niye girdik gene diyosun sen şimdi dimi,
-evet
-bak anlatacaklarım önemli dikkatle dinle tamammı
-tamam
-bak biz seni çok seviyoruz ama senden ayrılmak zorunda bırakıldık
-nasıl yaniii
-bak bu duvardaki resim deki
-abimmiş ölmüş nolmuş
-hayır abin değil o senin
-nasıl yani kim peki
-offfff çok zor muş yaaaa
-neyyyyy
-bak kızım o senin babandı tamammı 27 yaşındayken böbrek yetmezliğinden öldü
-................................
-bende senin amcanım
-.....................................
-dışardaki anne dediğin o kadında senin babaannen seni o büyüttü 13 aylıkken aldı annenden ve bu güne kadar baktı kendi kızı gibi
-hiç anlamıyorumki ben .........
-ablanda halan oluyor yani babanın kız kardeşi
-ama benim babam öldüya o babam kim....
-oda senin babanın babası yani dedendi
-anlamaya çalış anlamadığın ne varsa sor hadi bekliyorum
-ben ...ben sen abiiii ay..amcaaa..yaa noluyor böyleeee kafam karıştıııı
-bak asıl annen arada sırada seni görmeye gelen o kadın vardıya; hani hediyeler getirirdi sana
-evet
-işte annen o kadın ve seni yarın almaya gelecek
-..................................................................................................................
-ve seni vermek zorundayız mahkemeye vermekle tehdit ediyor bizi
-ben hiç bir yere gitmiyorum beni vermeyin kimseye nolursunuz yaramazım diye mi bidaha söz annemi hiç üzmeyeceğim nolur beni o kadına vermeyin beni götürmesinlerrrrrrr.....
İşte hayatımın travması,yıkıldığım an,göz yaşlarımı koyvermiştim artık kanıra kanıra ağlıyor yalvarıyordum ..bana sarıldı oda titriyordu ve korkma seni veriyoruz ama hep senin yanındayız bizi sık sık görmeye gelirsin dedi.
Umutsuzca ağlayarak kapıyı açıp salona fırladım her kez babannemin başına toplanmıştı.Çünkü feryatlarım onu bayıltacak kadar dışarı duyulmuştu odadan.Yine sarılacak bir kucak bulamamış bir kenarda kalakalmıştım.
Babaannem ayılınca kucağına oturdum yalvardım ağlaştık beraber asıl anneme veryansın ediyordu babaannem çok kızgındı ona ama bu sonuçu değiştirmedi.
İşte orda koltukda yine o aynı kadın oturuyordu yanında 3-4 yaşlarında bir oğlan bebek birde 50 yaşlarında bir adam vardı ve gözlerini dikmiş üçüde bana bakıyordular.
İçimden allahım allahım nolur ben rüyada olayım gözümü açınca bunlar buradan kaybolsunlar diyordum.Bu arada ara ara gözlerimi acıp kapatmaya başladım ama ordalardı ve beni almadanda gideceğe benzemiyorlardı
Beni ellerini öpmeye ikna edemediler o adam bırakın yahu ısrar etmeyin dedi çok sıkılmıştı ayağa kalktı ben aşağıdayım bekliyorum dedi gitti.Okadında bana bakıp hadi hazırsan dedi ve bende bir yaygara koptu bunu tahmin etmeniz için oyaştaki halimin yerine kendinizi koymalısınız.Evde tanıdığım beni sevdiğini sandığım kim varsa yalvararak ellerine yapıştım nolurrrrr vermeyin beni diye ama nafile babannemin elini bile öpemedim çünkü ben kapıdan sürüklenirken o bayılmıştı.Şu an yazarken bu anılar hala içimi kavurur ve göz yaşlarıma yine mani olmadım .O günden beri sevgi arsızıyım ama bu huyum yüzündende çok hayat yanılgıları çöküşler yaşamaya devam ettim.
Babaannem artık yaşamıyor ,annem allah ömür versin halen hayatta ve birbirimize hala çokda sıcak içten sayılmayız aramızdaki duvar hiç yok olmadı.
Bu yazıyı yazıp bitirene kadar o günleri tekrar yaşadım sanki içim katıldı birde yazım hatalarını kontrol için okumak bile içimden gelmiyor eğer hatalarım varsa özür dilerim.Mutlu günler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder